DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 3345207-2,39%
Mersin
13°

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

BASINA VE KAMUOYUNA  “CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR!”

BASINA VE KAMUOYUNA “CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR!”

ABONE OL
Ekim 30, 2024 09:31
BASINA VE KAMUOYUNA  “CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BASINA VE KAMUOYUNA

“CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR!”

Emperyalistleri ve işbirlikçilerini denize döktükten sonra, muasır medeniyet seviyesini aşma hedefiyle ara vermeden mücadelelerine devam eden Mustafa Kemal Paşa ve Kemalist Devrimciler, henüz yolun başında Havza’da, Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’da defalarca tanımladıkları yeni Türk devletinin adını 29 Ekim 1923 günü ilan ettiler: Türkiye Cumhuriyeti!

Bu Devlet, 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile ömrünü tamamlayan Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerinde akıl ve bilime dayalı bir planın kararlılık ve cesaretle uygulanmasıyla var edildi.

Vatanın kurtarıcısı ve devletin kurucusu Mustafa Kemal, ilk gençlik yıllarından itibaren adeta bir heykeltıraş gibi kendini yonta yonta Selanikli yoksul bir yetimden tarihin en büyük devrimcisini, düşmanlarının bile önünde saygı ile eğildiği askeri strateji dehasını, dünyanın örnek aldığı saygın devlet adamını yarattı. Durmaksızın okudu, yabancı dilini geliştirdi, iç ve dış basını takip etti. Dünya, İslam ve Türk Tarihi’ni, büyük Devrimlerin sosyokültürel arka planını ve sonuçlarını inceledi. Uhud’danKartaca’ya, Malazgirt’ten İstanbul’un fethine hemen bütün önemli savaşların strateji ve taktiklerini kafasına nakşetti. Felsefe, sosyoloji, mantık, astronomi ve coğrafya ile ilgilendi, bilim ve teknolojideki gelişmeler üzerine çalıştı. 1789 Fransız İhtilali hakkında hemen bütün yazılanları okuyup Avrupa’ya ve Dünya’ya etkilerini inceledi. Rusya’nın 1917 Ekim Devrimini neden ve sonuçlarıyla yakından izledi, dersler çıkardı (Örneğin, Ekim Devrimi’nde Romanov Hanedanının tek bir ferdi sağ kalamazken, Türk Devrimi sonrası Osmanlı Hanedanından tek kişinin burnu bile kanamamıştır). Tevfik Fikret’ten, Namık Kemal’den feyz aldı, Emile Durkheim’dan, Ziya Gökalp’ten öğrendi… Kendisini böyle yetiştiren büyük devrimci emperyalist devletleri yenip zaferi kazanacağına öylesine inanıyor, ulusuna o denli güveniyordu ki; Samsun’a çıkışından 50 gün sonra askerlikten istifa etmek ve “Bir ferd-i mücahit olarak” yola devam etmek zorunda kaldığı günlerde, 7/8 Temmuz 1919 gecesi sabaha karşı Erzurum’da Mazhar Müfit Kansu’ya -kutsal bir sır olarak kalması talimatıyla- “Zaferden sonra şekl-i hükümet cumhuriyet olacaktır.” hedefini ilk madde olarak not ettirebiliyor, 23 Nisan 1920 günü açtığı Meclisin Millet Egemenliğine dayanarak çalışacağını ilan edip 20 Ocak 1921’de yürürlüğe giren Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun birinci maddesi olarak belirlediği “Hakimiyet Bila Kaydü Şart Milletindir” (Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir) ilkesini Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonu duvarına silinmemek üzere yazdırabiliyordu.

Ama Cumhuriyet daha ilan edilmeden sinsi ve açık bütün düşmanları sahnede yerlerini almışlardı. Emperyalizmin, 300 yıldır acımasızca sömürdüğü petrol (İslam) coğrafyasında kötü (!) örnek olacağını düşündüğü Antiemperyalist ve Tam Bağımsız Laik bir cumhuriyetin kurulmasına da, yaşamasına ve gelişmesine de tahammülü yoktu. Keza, yüzyıllardır sözde din adamı kisvesiyle hurafeler uydurup samimi dindar milyonları istismar ederek keselerini dolduran dinci yobaz asalak sürüsünün de en büyük korkusu Mustafa Kemal ve Cumhuriyetti. Bu şer güçler ittifak halinde Milli Mücadele döneminden başlayarak 100 yıldır neler yapmadılar, yapmıyorlar ki.

Büyük Atatürk yapılanları ve yaptıklarını birkaç cümle ile şöyle anlatıyor 9 Mayıs 1935 günü CHP 4. kurultayı’nı açarken:
“Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete (yeni toplum), yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa diyemi…”

Emperyalizm destekli Karşı Devrim Laik Cumhuriyeti Orta Doğu tipi bir din devletine dönüştürme gayretini sürdüredursun, biz temel ödevimizin Atatürk Cumhuriyeti’ni yeniden kazanmak olduğunun farkındayız ve Ulusumuzun ezici çoğunluğunun farkında olduğunu da görüyoruz. Ödevimizi elbette yapacağız.

Atatürkçü Düşünce Derneği, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asma ve Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma hedefine yılmadan yürümekte kararlıdır. Bu yürüyüşümüzü ülkemizi yönetme iddiasındaki siyasi kadrolarla buluşturacağımıza ve birlikte başaracağımıza inanıyoruz.

Cumhuriyetimizin 101. şeref yılı kutlu olsun!

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ
BASINA VE KAMUOYUNA

Büyük Atatürk 10. Yıl Nutkuna

“Türk Milleti!

Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.

Kutlu olsun!” seslenişiyle başlayıp,

“Türk Milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözleriyle bitiriyor.

Atatürk’ün akıl ve bilim yolunun terk edilmesi ve uygulanan yanlış politikalar sonucu “bu büyük millet bayramını” 101. yılda, tam olarak “huzur ve refah içinde” olamasa da, hain teröre, emperyalizmin saldırılarına ve içimizdeki işbirlikçilere inat “daha büyük şereflerle” coşkuyla, onur ve gururla kutlayacak, alanlarda, salonlarda, meydanlarda, sokak sokak yurdumuzun her yerinde Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalacağını ve Mustafa Kemal’in Askerleri olarak “Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğimizi” haykıracağız elbette.

Bayramımız kutlu olsun.

“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.