DOLAR 38,2552 0.34%
EURO 43,8333 0.15%
ALTIN 4.075,240,33
BITCOIN 32462660,97%
Mersin
22°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

DEPREM MAGDURLARİNİN O BİR TAS ÇORBAYI UZATAN GÜZEL İNSANLARA HALA İHTİYACI VAR

DEPREM MAGDURLARİNİN O BİR TAS ÇORBAYI UZATAN GÜZEL İNSANLARA HALA İHTİYACI VAR

ABONE OL
Şubat 1, 2024 07:43
DEPREM MAGDURLARİNİN O BİR TAS ÇORBAYI UZATAN GÜZEL İNSANLARA HALA İHTİYACI VAR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

DEPREM MAGDURLARİNİN O BİR TAS ÇORBAYI UZATAN GÜZEL İNSANLARA HALA İHTİYACI VAR

 

Güzel yürekler dayanışma derneğini kurduğumuzdan beri, ufacık dokunuşların insanların hayatında ne büyük iyileştirici etkiler yaratabildiğini anlatıyoruz. Aslında bunu ve deprem sonrası yaşanılan o acıları, sizlere en güzel derneğimizin güzide üyesi yine deprem mağduru olan Sibel Yazmaci’nin sözleri anlatacaktır, üstelik depremden neredeyse bir yıl geçecek olmasına rağmen, Sibel hanımın yazilarini okurken hala bugün gibi hissedeceksiniz;

 

“Bir tas çorbaaa!!!

Cümleye bakıldığında, soğuk hava da sıcacık evinde, ailecek, keyifle içilen çorba akla gelir dimi? Hâlbuki biz o çorbaya hasret kaldığımızı dahi anlayamamıştık.

Çünkü biz birer enkaz idik.

Beynen ruhen, bedenen enkaz altında kalmış hissi. Ne kadar ağır olduğunu bilemeden.

6 Şubat 2023 saat 4.17, çocuğuna hasret, sarılmış bir şekilde uykudan uyandırılıyorsun. Ne olduğunu algılayamıyorsun. Çığlık, ağlama, yardım sesleri.Can havliyle tek düşündüğün canın evladın oluyor.Ölümle burun buruna gelmek. O esnada kendine değil evladına yetememek seni kahreden. Duvarların patlaması, herşeyin yerle bir olması. Nasıl çıktığımızı hatırlayamamak. Dışarıda buz gibi hava ,deli gibi yağmur yağıyor, üstte başta yok, elinde bir çift ayakkabı.Ne işe yaradığını algılamamak. Etrafında çaresizlik ile dolu yaralı bakışlar. En dibine kadar hissetmek, çaresizliğin ne olduğunu görmek…

Hayatımızın en uzun gecesi 06.02.2023. Biz 21 Aralık diye bilirdik hep. Meğersem ondanda uzun gecemiz varmış. O gün aymadı. Tüm şehir ayıktı halbuki. Gün dışında..

Bizler ne yaşadığımızı gün ayınca anladık. Şehrimi enkaz halinde görmek, çocukluğum, gençliğim, komşularım, sevdiklerim, mahallem yok olmuştu!

Beyniniz algılamıyor. Bu bir rüya ve hepimiz evimize geçeceğiz.

Olmadı o da olmadı.

3 gün kimse yoktu.

Ekip vardı ekipman yoktu.

Sesimizi duyan olmadı.

Enkazlarda sesimizi duyan var mı dediler hep. Bekleyin vaatleri verildi. Kurtaracağız sizi, tırnaklarınızla kazıyorsunuz enkazı. Kaldırabildiğimiz tek şey ruhumuz idi. Uyuştuk, sustuk, sadece bakışlar vardı. O bakışlar çatışıyordu ama kör idi bir yandan da.

O bitmek bilmeyen çaresizlik ile kör olmak…

Islak halde, aç, susuz, bekleyiş…

Şehrimize  veda edemeden gidiyoruz. Sabahın bilmem kaçı, yollar enkaz içinde, şehir ölü bir şehir.

Yollara savrulan enkaz yığınları arasında, canım insanlarımın çaresizliğine sessiz kalarak gitmek. Veda edemeden.

Bilinmezliğe doğru gidiyorduk hepimiz suskunluğumuza gömülü bir şekilde…

Dinlenme tesisinde kurulan stant vardı. Ne olduğunu bilemedik. Dışarı çıktığımız da, bize baka baka gelen bir çift göz, gözler dolu anlam veremedim. Elinde bir tas çorba ile lütfen alın denildi. Gözlerimizin en derinin de olan yaramızı görmüşçesine. Sizin yanınızdayız, yüreğimizle sizleri ısıtmak için buradayız diyorlardı. Ama gözlerle. Aaahhh o çorba bir tas çorba, boğaza düğümlenen, çocukluğumda anne evi tadında içtiğim çorba. Buz gibi olan bedenimizin ısınabilceğini düşünmemiştik hiç. Sarıldık sımsıkı sarıldık susarak. Teşekkür ettik sarılarak ama ses yok. Aahh canım ülkemin güzel insanları varmış dedik. Umudumuzu yitirmiş iken tekrardan Orda yaşam bulması.”

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.